SENCİLLİK
İyi niyet ve anlayışın olmadığı hiç bir sosyal kurum ayakta kalamaz. Ne evlilik, ne aile, kardeşlik, arkadaşlık... Her durumu kendin göre yontan, anlamak istediği gibi anlama basitliğine sığınan insanlar karşı tarafı empatiden yoksun şekilde suçlayarak tek harekette çözülecek meseleleri denizci düğümü ile bağlar ve içinden çıkılmaz bir hale dönüştürürler.
İyi niyet, sevgiden ve ilgiden doğan doğal bir insanlık halidir. Geçmişlerinde yaşadığı travmalar, hayata öfke veya türlü psikolojik nedenlerden kaynaklı durumlar bazı insanları yıpratır. Kendisinin dahi bilinçli olarak algılayamadığı bir özel ruh hali yaratır.
Yapılmayanı yapılmış, düşünülmeyeni düşünülmüş zanneder ; her sözü hareketi üzerine alınır ve savunmaya girer. İyi niyetten yoksun yapılan bu savunma, suçlamaya dahası bağlamdan kopuk bir suçlamaya dönüşür. Tartışmada yani karşılıklı soru- yanıt açıklama, örnekleme gibi mantık silsilesine dayanan bir konuşmada dahi verilen yanıtları cımbızla çeker, işine geleni alır soğutucusuna koyar, yeri geldiğinde de taş gibi fırlatır. İşin trajik tarafı kendisi bile bu bağlamından koparılmış kelamların gerçekliğine inanır ve onları kendisini savunmak için çocukça belki de bilinçsizce belki de iyi niyetten yoksun şekilde kullanır.
Bir insanın niyetine, sevgisine, kalbine güvenecek kadar ona yakınlaştıysan, o kişi senin mahrem alanında yaşayan güvendiğin hatta toplumsal bir sözleşmeye imza atarak güvendiğini deklare ettiğin biriyse: o kişinin sana komplo kurduğunu, arkandan iş çevirdiğini, seni üzmek yaralamak kırmak için özel bir şekilde görevlendirildiğini DÜŞÜNEMEZSİN. O kişi sana her adımının, davranışının tavrının mantığını her dilde açıklayabilen biriyse ve tek gayesi huzursa, sana en ufak bir kasıtta bulunmamışsa HİÇ DÜŞÜNEMEZSİN.
Aklı selim insanlar için bu durumun bir kaç açıklaması olabilir:
1- Ya bilinçli bir akıl ve ruhla iyi niyetten ve sevgiden yoksunsun
2- YA karşı tarafa güven duymak, inanmak için kendince algılanması ve yaşanması zor ve karşı tarafa açıklama zahmetinde bile bulunmadığın mucizevi kriterlerin var
3- Ya da gerçek anlamda paranoid şizofreni söz konusu. Kendi kurulu gerçekliğinde kendi yalanlarına bilinçsizce inanıyor ve düş dünyasında yaşıyorsun.
Her durumda bu yapıda biri var ise karşınızda, ne kadar mucizevi bir anlayışa, yüreğe, mantığa, sevgiye, iyi niyete sahip olsanız da çaresiz kalmaya ve yargılanmaya, temelsiz yaftalamalara karşı çaresizsiniz. Geriye sadece, bu trajik ve komik böylesi bir durumda ellerinizi açıp neydi benim yaşadığım, dünya nasıl bir yer, normal olmak bu kadar zor olmamalıydı gibi saçma sapan düşüncelerle baş başa kalmak ve hayata sövmek kalır.
İnsan denen Alem-i Suğra'dır. Yani anlaşılması zor olan sürekli değişen küçük alemdir. Ve fakat gerçekten iyi bir insan varsa karşında, bir parça iyi niyet, bir parça güven bu kadar zor mudur ? bilemedim. Belki de zordur, belki de bazıları özel, bazıları çaresiz, bazıları yalnız ve bazıları çok soğuktur. Ne diyelim en sevmediğim ama avuntuya en çok yakışan deyim: HAYIRLISI OLSUN !
İyi niyet, sevgiden ve ilgiden doğan doğal bir insanlık halidir. Geçmişlerinde yaşadığı travmalar, hayata öfke veya türlü psikolojik nedenlerden kaynaklı durumlar bazı insanları yıpratır. Kendisinin dahi bilinçli olarak algılayamadığı bir özel ruh hali yaratır.
Yapılmayanı yapılmış, düşünülmeyeni düşünülmüş zanneder ; her sözü hareketi üzerine alınır ve savunmaya girer. İyi niyetten yoksun yapılan bu savunma, suçlamaya dahası bağlamdan kopuk bir suçlamaya dönüşür. Tartışmada yani karşılıklı soru- yanıt açıklama, örnekleme gibi mantık silsilesine dayanan bir konuşmada dahi verilen yanıtları cımbızla çeker, işine geleni alır soğutucusuna koyar, yeri geldiğinde de taş gibi fırlatır. İşin trajik tarafı kendisi bile bu bağlamından koparılmış kelamların gerçekliğine inanır ve onları kendisini savunmak için çocukça belki de bilinçsizce belki de iyi niyetten yoksun şekilde kullanır.
Bir insanın niyetine, sevgisine, kalbine güvenecek kadar ona yakınlaştıysan, o kişi senin mahrem alanında yaşayan güvendiğin hatta toplumsal bir sözleşmeye imza atarak güvendiğini deklare ettiğin biriyse: o kişinin sana komplo kurduğunu, arkandan iş çevirdiğini, seni üzmek yaralamak kırmak için özel bir şekilde görevlendirildiğini DÜŞÜNEMEZSİN. O kişi sana her adımının, davranışının tavrının mantığını her dilde açıklayabilen biriyse ve tek gayesi huzursa, sana en ufak bir kasıtta bulunmamışsa HİÇ DÜŞÜNEMEZSİN.
Aklı selim insanlar için bu durumun bir kaç açıklaması olabilir:
1- Ya bilinçli bir akıl ve ruhla iyi niyetten ve sevgiden yoksunsun
2- YA karşı tarafa güven duymak, inanmak için kendince algılanması ve yaşanması zor ve karşı tarafa açıklama zahmetinde bile bulunmadığın mucizevi kriterlerin var
3- Ya da gerçek anlamda paranoid şizofreni söz konusu. Kendi kurulu gerçekliğinde kendi yalanlarına bilinçsizce inanıyor ve düş dünyasında yaşıyorsun.
Her durumda bu yapıda biri var ise karşınızda, ne kadar mucizevi bir anlayışa, yüreğe, mantığa, sevgiye, iyi niyete sahip olsanız da çaresiz kalmaya ve yargılanmaya, temelsiz yaftalamalara karşı çaresizsiniz. Geriye sadece, bu trajik ve komik böylesi bir durumda ellerinizi açıp neydi benim yaşadığım, dünya nasıl bir yer, normal olmak bu kadar zor olmamalıydı gibi saçma sapan düşüncelerle baş başa kalmak ve hayata sövmek kalır.
İnsan denen Alem-i Suğra'dır. Yani anlaşılması zor olan sürekli değişen küçük alemdir. Ve fakat gerçekten iyi bir insan varsa karşında, bir parça iyi niyet, bir parça güven bu kadar zor mudur ? bilemedim. Belki de zordur, belki de bazıları özel, bazıları çaresiz, bazıları yalnız ve bazıları çok soğuktur. Ne diyelim en sevmediğim ama avuntuya en çok yakışan deyim: HAYIRLISI OLSUN !
Yorumlar
Yorum Gönder