Çerçeve Kafa

Düşünce biçimlerinin en tehlikelisi; düşüncelerin çarpıp çarpıp kendini tekrarladığı, köşeleri keskin çerçeveli olandır. Esnek yani ihtimallere açık, empati yönelimli, akla, koşullara uygun; genel olarak olayları bağlamından koparmayan ve tabii ki kendini tekrarlamayan fikir insanlarıdır arzuladığım...
Soru: Peki bu cins türdeşlerimizin sayısı ne kadar?
El-cevap: Ara ki bulasın.
İnsan canlısı pek çok nedenle hayata dair edindiği bilgi ve tecrübeleri doğrulama eğiliminde davranır. Öyle ki kendini toplumdan farklı hatta ileri olarak tanımlayan (Tabii ki için için dışarı çaktırmadan yapılan bir tanımlamadır bu çünkü kimse kibir sevmez ya hani !!! ) aydınlanmış vatandaşlarımız dahi için için kutsadıkları düşünce sistemleriyle hayatı kategori kategori bölümlemekten ve bu odun parçacıklarına her durumda sarılmaktan kendini alamamaktadır. Biraz karışık geldi farkındayım ama basit olarak şöyle açıklayayım. Her olay, konuşma, davranış kendi koşullarında değerlendirilir. Yani 3 gün önce söylenen bir sözün söylem koşullarıyla aynı sözün 3 gün sonraki söylem koşulları farklıdır. ŞÖYLE Kİ:
Abin sana çok da geyik bir muhabbette salak derse bu sözün karşılığı farklı;
Abin sana bisikletini duvara vurmaktan son anda kurtulduğunda salak derse bu sözün karşılığı farklıdır.
Birincisinde eğlence, ikincisinde korku vardır. O küçük ve güzel kardeş, 3 gün sonra abisine "Sen bana 3 gün önce salak demiştin bana hakaret ettin" derse eğer:  KORKARIM ki sevgili okur o kardeş su katılmamış orijinal bir salaktır. Çünkü olaylar dar olarak koşullarından geniş olarak ise bağlamından asla koparılarak değerlendirilemez!!!
 Kafası ideolojik, dini, felsefi ya da başka nedenlerle tek tip olarak çalışan beyinlerin en sık kullandığı cümleler:  "Evet, kesinlikle öyle veya hayır asla olamaz" türünden olmakla birlikte sıkı sıkıya köşeledikleri o çerçeveler içine yeni öğrendiklerini de sıkıştırmaları nedeniyle yeni bilgilerini sadece eski çerçevelerini parlatmak, sağlamlaştırmak için kullanırlar.
Feminist harekete gönül veren bir yurttaşı düşünelim. Kadınlarının toplumda hak ettikleri yere gelmesi için mücadele eden kadın hareketinin boyut değiştirerek erkek düşmanlığına evrildiği bu ideolojik formasyona sahip kişi, erkeklerle ilgili sahip olduğu klişe yani çerçevelerine o kadar sadıktır ki görüşlerini olumlamayan her yeni bilgiyi şüphe ve biraz da korkuyla karşılar. Çerçevelerine sığmayan parçayı bulur, atar ya da karşısındakine saplamaya çalışır.  Nihayetinde "bilimselim, mantıklıyım" diye dolanan ve fakat kendi klişelerine sıkı sıkıya çaresizce bağlanan insan sürüleri dolanır etrafımızda.
Sevgili okur:)"Amerikalılar kötüdür" diye bir çerçeveye sahip, okumuş etmiş koca koca adamlar şehir bombalanınca "Kesin kendileri yapmıştır" diyerek çerçeve parlattı dünyada. Ya da "Eğlenmek günahtır" şemasına sahip insanlar deprem olan şehirleri bile bu görüşe sıkıştırarak "Onlar hak etti, içiyorlar" dedi. Buna benzer yığınla örnekleme yapılabilir maalesef sınırsız olarak da yapılabilir. Sığlığın adı "Benim fikrim bu, beğenirsen" olmuş. E ben ne diyem!
Ahir kelam, kadın,çocuk katilleri; dini milli sportif fanatikler; envaiçeşit psikopatlar, seçimde oy için yalan söyleyen siyasetçilerin, 3.sayfa haberlerinin beslendiği kaynak hep aynıdır. Sınırları çizilmiş, sevgiden, iyi niyetten yoksun, içine beton dökülmüş çerçeveler...
Hadi yukarıdaki uç örneklerden bağımsız düşünelim. Sevgi dolu, iyi niyetli biri de olabilirsin ve fakat bu şartlarda dahi çerçeveler oluşturmayacak bir kafaya muhtaçsın ey dost. Yoksa olayları sağlıklı muhakeme edemez, edemediğini de fark edemezsin. Anlatırsın anlaşılmazsın; anlatırlar anlamazsın. Bu kafanın ne gibi etkileri var; acaba bende ne tür çerçeveler var hatta neden var diye bir sorgulamazsan eğer kimse bakmaz o çerçevene ahşap mı Pvc mi diye.
Ne diploma sayısı,  ne diplomasızlıktır; ne gezmek görmek, ne eve kapanmaktır insanı ölçen sevgili okur. Gerçek ölçüm aracı, insanın iyi niyeti ile kutsanmış berrak bir beyindir.
Unutma kardeşim, sabitin gerçekten sabit olduğuna emin olana kadar değişmeyen tek şey değişimdir. Hele ki İnsan isen...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sanal boykotçular

Sayısalcı VS Sözelci

AHLAK BEKÇİSİ