CARPE DİEM
An'da kalmak hayat kurtarır. An be An hayatın merkezinde soluklanmak için...An'la...
Geçmiş tükendi; gelecek gelmedi ve her birimiz sayılı olan günlerimizi değerlendirmek için filmlerdeki gibi doktorun ömür biçmesini bekliyoruz.
"Carpe Diem", Latin edebiyatının ünlü ozanı Horatius'un dizelerinde karşılaştığımız bu deyiş, hayatı hatta günü yakalamak anlamında kullanılmakta.

Fazla düşünme cır cır olursun
Gününü gün etmek olarak algılayanlar olsa da Carpe Diem'den benim anladığım kesinlikle böyle bir kolaycılık ve tedbirsizlik değil. İnsan zihni zincirlerinden kurtulmuş vahşi hayvan misali koşturup duruyor. Planlar, düşünceler, uykusuz geceler, keşke'ler... Sürekli koşuşturan ruhumuz beynimiz ortalığı tozu dumana katarken burnumuzun ucunu dahi göremiyor, hissedemiyor, yaşayamıyoruz.

Sonuç: Depresyon, stres kaynaklı hastalıklar, yalnızlıklar ve hakkı yenmiş bir ömür.
Carpe Diem her ne kadar tabiatından kaynaklı bir hedonizm gibi görünse de amaç sadece zevk al gerisini sallama değildir. Bu felsefenin amacı hayatımızı daha kaliteli elle tutulur hale getirmek, çaresizliklerde boğulmayı önleyerek hayatı iyisi kötüsü ile hakkkıyla onurlandırmaktır.
KAFANDAKİ TASI DÖK
Tasasız, rahat, keyifli olmak istiyoruz. Kim gam çekmeye gönüllü olur ki zaten. Hayallerimiz, gerçekleşmeyen taleplerimiz bunu engelliyor. Carpe Diem benim için bir terapi yöntemi. Şu anda da uygulamaya çalıştığım zihnimi boşaltmak daha berrak hale getirmek için kalmaya çalıştığım An'ı temsil eden bir görüş.

AN'da KAL



Hissetmek için AN; anlamak için AN; sevgilinin gözlerine baktığında zihnin ve bedeninle o gözlerde olmak için AN; gün içinde çektiğimiz acıları kafamızda tekrar tekrar düşünüp başka boyutlarda gezerken önündeki çukura düşmemek için, sana sarılan çocuğunun sevgisini hissetmek için AN.

KURMA KARDEŞİM
Görmek, duymak, hissetmek ve hissettirmek için bulunduğumuz an'ın farkında olmak zorundayız. Bedenimizle ruhumuzun aynı zamanda ve ortamda var olması demek Carpe Diem. Ben denedikten sonra rahatlıkla diyebilirim ki bu tavır önemsenmeyi fazlasıyla hak ediyor. Gece gündüz düşünmek, tartmak, ölçmek biçmek yaşamakla ilişkili bir şey değil. bunu yaparak başımıza gelen veya gelme ihtimali olanın acılarını daha yaşamadan çekiyor, korkuyor, içinde bulunduğumuz zamanı yok ediyoruz.
BANA KATIL
Sizi bilmem ama ben yaşadıklarımın gerçek olmasını istiyorum. İçtiğim suyun, tattığım lezzetin, yaşadığım aşkın ve ne yaşıyorsam o an'da onun. Ne keşkelerim ne de heniz erişime kapalı düşlerimin beni kendime mahkum etmesini istemiyorum.
LİNK: AN'da ol
Esas soru şu: "Nasıl yapacağız bunu?"
Carpe Diemist olmak düşünmemek değildir. Beklentileri yok etmek, hayalsiz olmak ya da salla gitsin hiç değildir. Kendi adıma küçük adımlar atmaya çalışıyorum daha verimli olmak ve tabii ki çıldırmamak için. (Hiç şaşırmayın, her birimiz çılgınlığın ötesinde yaşıyoruz dışarıdan her ne kadar sessiz, uyumlu, kahkahalı görünsek de.)

İnsan uçsuz, altın sarısı bir kumsala her günümü son günüm gibi yaşamayı tercih ediyorum yazarken bir yandan da acaba kimse görüyor mu, görürse ne olur, ya da yarın bu işin altından nasıl çıkacağım diye düşünüyorsa silsin o yazıyı kardeşim. Her şeyinle sen nerede bulunuyorsan orada olmak zorundasın. Ben bu yazıyı yazarken sadece klavyemin tuşları, kelimeler, tanımlamalar, düşünüyorum. Aklımdan bu anın dışında geçen bir şey bir korku bir plan yok. Bu işin yolu o an neyle ilgileniyorsan o işin hakkını vermektir. Su içerken su içmeli, yürürken yolu görmelisin.

Ya keşke'ni yok et ya da dövünmeye zaman ayarla
Nasıl, o kadar da zor görünmüyor değil mi?? İlk zamanlar zorlansanız da güvenin bana bir süre sonra daha kolay oluyor. Ha şimdi biz düşünmeyelim mi diye bir soru gelebilir. O zaman da tavsiyem şu: Komik gelse de düşünme işine zaman ayarlayın.
Nasıl dizi izlemek kitap okumak için zaman ayırıyorsan, ben bir kahve eşliğinde şu mevzuyu düşüneceğim ya da geçmişime ağlayasım var saat 3 gibi dövüneceğim diye plan yap.:)))
NE yaparsan yap sevgili okur ve fakat An'da kal, An'ını yaşa.
Keyfini sür şu zalımmm ömrünün.
Yorumlar
Yorum Gönder