Takvime bağlı hayatlar
İmkansızı gerçekleştirenleri gördükçe duygulanıyoruz hep

Koca bir hayatı bir şehre sığdırmak, yıllarca aynı işi yapmak, diğer insanların yaptığı her işi, sırasını bozmadan yapmak ve tüm bunlara rağmen mutlu olduğumuzu sanmak bu uçsuz bucaksız dünyada yaptığımız en büyük yanlıştır. Farkında olmadan genel geçer kuralların kölesi olup, aslında kendi çizdiğimiz ancak hep bize çizdirildiğine inandığımız bir çemberin içinde, sınırlara yaklaşmayı akıl bile edemeden yok olmayı beklemek eylemini 'yaşamak' olarak adlandırmaya devam ediyoruz.


Öylesine bir durağanlık hali ki bu karşındakine hayallerinden bahsederken kafası karışıyor, adeta "ne gerek var" bakışı gözlerine yerleşiyor, farklılık korkutuyor. Hayal kurmaktan korkan insanlar, güvenlik sınırlarını, minumum konforlu dünyalarını kaybetmekten korkar iken unutuyor sorulası hayati soruları.
Sıra dışında olmak nedir? "Ben daha fazla ne yapabilirim, potansiyelim aslında bu mu, gerçek sınırlarım nedir" diye merak bile etmeyenler, vizyonsuzlaştırılan et yığını haline gelenler...
![]() |
Sıradanlaşan bir nesneleşme. (kısa film) |
Okula başla: İlk orta lise / Üniversiteye/ çalışmaya başla/ süreklilik sağla/ sonra evlen ve üre, mezarlık bulursan öl.
Çevrenizde hemen hemen gördüğünüz herkesin aynı fabrikanin aynı üretim bandından çıkması ve aynı standartları, aynu rutini yakalamak için mücadele vermesi sadece bana mı garip geliyor. Ha bir de şu var "Emeklilik dönemi depresyon demek çünkü artık sıra ölüme geldi. "Her şeyi sırasıyla herkes gibi yaptın, huzurlu toplum arasına katıldın ve artık güvenle uygun şartlarda göç etmek için gerekli formları imzalamakla geçecek kalan yıllar.

Sıradan Hayatlar
İnsan bazen nefes alamaz,
Tutulur dili konuşamaz,
Kör olur gözler göremez,
Bazen sebepsiz gider insan.
İnsanlar sıradanlaşır,
Dünya sıradanlaşır,
Sonra boş bir halkanın içinde,
Boş ve sıradan hayatlar yaşanır.
Hasan Can
Söylediklerim iyi anlaşılmalı sevgili okur. Hayatı sürdürmek için bir rutin, belirli bir düzen mutlaka gerekir. İstemesen de bunun bir parçası olmak durumundasındır çoğu zaman. Benim burada anlatmaya çalıştığım okuma, çalışma, evlenme değil. Sadece bunların içi boş bir kabullenmişlikle bir görev olarak düşünülüp yapılması, dayatılması.... Önemli olan içinde bulunduğun anı, zamanı, ortamı, verimli ve yaratıcı olacak şekilde kurgulamak, bu şekilde yaşamak. Öğrenmeye, meraka değişime açık olmak. Kurulu düzeni bozmaya çalışmaktan korkmamak, yaşamak....
Farklı yollar zenginleştirir insanı, hayal kurmak derinleştirir, sıranın dışında kılar. "Denizin yüreğinde" filminde kaptan Pollard, yedi kuşak denizci olan bir aileye mensuptu. O da denizci olmalıydı. Ona anne karnında biçilmiş misyon buydu, aile adını onurlandırmalıydı. Kaptan oldu ama aslında kaptan olup olmamak için uygun biri olup olmadığını hiç bilemedi. İki gemi batırdıktan sonra bıraktı işini.
Kurulu bir çarkta aslında kim olmamız, nasıl bir rol üstlenmemiz gerektiğine dair bize bir şeyler söylüyorlar. Çizili bir kaderin üzerinde adımlamamızı... Herkes aynı taşlara basarak yürürken çizgide, alternatif bir yol var diye düşünmüyor bile. Yürüyoruz, aynılaşmak için fark yaratmaktan ödümüz koparak, sıradan mı sıradan bir takvim yaprağını daha kopartıyoruz. Sonra bir daha ve tekrar tekrar bir daha.
Hadi şimdi soralım beraberce kendimize
"BEN ASLINDA KİMİM" ??
EDİTÖR NOTU
(1)The Prestige film 2006
Yorumlar
Yorum Gönder