Sanat kim içindir???












Hazır olun bilmem kaç bin yıllık mevzuyu açıklığa kavuşturuyorum!!!
Sanat denen icraatın amacı ne, kim ve ne için, toplum için mi sunar emeğini yoksa kendince başkalaşmak için mi?
Sanat toplum içindir bıdı bıdı; sanat sanat içindir bıdı bıdı. eeee kim için be yahu? yoksa şu meşhuuur sorudan mı başlasak dertleşime.
Sıkı dur sevgili okur, geliyor.
"Tavuk mu yumurtadan çıkar yoksam yumurta mı tavuktan çıkar?"
Şimdi siz bu önemli mi diyeceksiniz, ben de bu sorunun hayatilik derecesini hep merak etmişimdir. Sanırım insan camiası kategorileştirmeyi çok seviyor, özellikle bizim insanlarımız. Hani şu "adını koyma" mevzusu var ya "E koyun artık adını, nişanlı mısınız sevgili mi, flörtist mi" gibi gibi pehhhh...
Tatmin olmak için taşların yerli yerine oturması lazım insan aklında. Şöyle ki bu sanat denen mevzu eğer kendi için üretiyorsa tavrım ona göre olacak, toplum için halk için yapılıyorsa ona göre olacak:)
Yani der ki bu arkadaşlar, aşk ya siyahtır ya beyaz, gri olursa olmaz. Mııııııı acaba?
 "Sanat, uygarlığın imzasıdır" der, Bernard Shaw ve “Dünya bir anlam ifade etmiyor, o zaman neden anlam ifade eden resimler yapayım?” der Pablo Picasso.  Çok çeşitli açıklamalar var, bakınalım biraz.
“Bir keresinde Picasso’ya, eserlerinin ne anlam ifade ettiği sorulmuştu. “Kuşların ne cıvıldadığını anlıyor musun? Hayır. Ama yine de dinliyorsun.” cevabını vermiştir. Bazen sanatta önemli olan sadece bakmaktır.
- Marina Abramovic
“Sanat; iyiyi, özgür olarak yaratan insanı, mükemmelliğe ulaştırma yoludur.”
- Friedrich Schiller
 “İnsanın kalbinin karanlığına ışık tutmak – işte sanatçının görevi budur.”
- Robert Schumann
“Sanatçının yegane tasası mükemmeliyeti yakalamak olmalıdır; başkasının değil, kendi mükemmeliyetini.”  J. D. Salinger

Sevgili arkadaşlar,hiç bir fikir, bakış, nesne, olay tek tip değildir. Yani senin düşünce konforun ya öyle ya böyle olmalı diyorsa sana, orada bir sıkıntı vardır. Özgür ve değişken insan aklı ve ruhsal dünyası, doğal olarak tek merkezden ilerleyemez. Bu bizim var oluşumuza aykırı bir durum. Standart olaylarda bile bu durum böyle değerlendirilmeli iken sanat gibi oldukça göreceli, kişisel bir alanı bir ortak paydada buluşturmaya çalışmak tam bir çılgınlık değildir de nedir? "Kime göre kardeşim, neye göre kardeşim". 
Ülkemiz insanı için ise durum daha da kamaşık. Malum sanatla çok haşır neşir değiliz, Resim, klasik müzik, heykel ya da kitap.... Yani mevzuyu sanatla iç içe var olmuş toplumlar kadar derin değerlendirme şansımız da yok haliyle. E biz de ne yapalım sanatı hangi dalından yakalayalım da fikrimizi kusalım, tabii ki Sinema. Neden? İzleniyor bir kere, sonra hikayesi belli falan. Yani bir resme ya da heykele bakıp " bu nedir yahu" dedirtmiyor diye düşünüyoruz sanırım:)
Sinemada gerçeklik mi yoksa kurgu mu ?
bu sorunun cevabı da bir anlamda sanat sorusunu kapsıyor. Bizim filmlerimiz de halka faydalı mı faydasız mı vb şekillerde acımasızca eleştiriliyor da nasıl eleştiriliyor?
Şöyle örnekler var: 
"Abi çok küfür ediyorlar,  ya böyle bir adam yok, Kötü özendirme var (neyse artık), ahlak bozuyorlar" (ahlak filmle nasıl kısa devre yapıyorsa artık) vesaireeee vesairee... kendi toplumsal ya da psikolojik hassasiyetlerine göre sallıyor da sallıyor adam. Bizim sinemamızda bu mevzu, "sanat filmi" tanımlamasıyla ortaya konan işler ile kalabalıkları yakalamak üzerine çekilmiş gişe filmleri üzerinden epeyce konuşuldu ve hala da konuşuluyor.
Nuri bilge ceylan filmleri, Ferzan Özpetek filmleri, bunu en tipik örneklerini sunar. Uzak filminde herkesin dilinden düşmeyen yürüme sekansı (Tam bir kabustu kardeşim) ya da aynı filmde yönetmenin yalnızlık ve kabuğunda yaşamak olgusunu küççük vosvos metaforunu kullanarak anlatması gibi gibi bir yığın alt metin. Düz olmayan, eğri büğrü. 
Gişe filmlerinde eleştirilerin odak noktası da artık kült maganda diyebileceğimiz "Recep İvedik serisi". Çok sevenler oldu, tiksinenler oldu... (dip not ülkemizde kalite adına herhangi bir işi eleştiren insanların büyük çoğunluğu eleştirdiklerini izlememektedir, e aydın bir tavır adam bakmaya bile dayanamıyor, "zaten kötü bir film, karikatür, roman bilmem ne, güvendiğim adamlar bakmış söylemişler ben neden zaman harcayayım" oldu gözlerim doldu entelektüel gardaşım:)

Şimdi derler ki bu iğrenç maganda. Bolca küfür ediyor, bu adam kötü şekilde etkiliyor, özendiriyor bıdı bıdı. E bir de şöyle düşünelim. Bir magandanın tavrını, duruşunu karikatürize şekilde işlemek isteyen bir yönetmen bu adama küfür ettirmesin mi, kaba davrandırmasın mı ya da böyle bir adamın ağzından topluma faydalı kamu spotları mı yazsın::))  böyle yapılırsa magandalığa özendirilmez mi:) yahu sinema tarihinin en başarılı filmlerinden The Godfather" serisinde Sicilya mafyası konu ediliyor. Şimdi insanları silaha özendiriyor diye eleştirilirse bu hikaye ben bu kafaya ne diyeyeyim. (Ülkemizdeki örneği de Kurtlar vadisi idi)
Sinemanın amacı topluma faydalı mesajlar vermek, toplum hayatını iyileştirmek değildir sevgili arkadaşlar. Diğer sanat dalları için de böyledir bu. Yok böyle bir dünya. Sanat yaratır, dönüşür, farklılaşır, sanatçının imzasını taşır, ne demek istiyorsa artık. Üniversitede ki antropoloji hocam, "Sinema bir düştür" demişti. Adam bir hayal kurar ve bunu paylaşır, hepsi bu. Burada Mesele Nuri Bilge Ceylan ya da Recep İvedik denilen tipleme değil. Buradaki olay toplumların "bakış açısı". Üretilen işlere bu toplum için bile olsa bu kadar pragmatist(1) bakmak, o işi sınırlar ve özünden koparır. Diktatörler dünyada yıllarca yaptı bunu. Komünizm toplumu kötü etkiliyor diye Batı'dan akan sanatı yasakladı çünkü kendi bakış açısına tersti. Hitler Almanyası da dibine kadar bunu yaptı. 
Sanat ne sanat içindir ne toplum için. Sanat sanatçı içindir sevgili dostlar. Tıpkı sizin bakış açınıza göre sanatçı da kendi bakış açısından gördüğü ya da göstermek istediği ya da hissettiği ne ise onu yorumlar ve paylaşır hepsi bu. Germeyin, kasılmayın kendinizi.
Yahu "Drakula Başlangıç" diye bir film sunuldu dünya piyasasına. Ülkemizde "Fatih Sultan Mehmet filmin sonunda nasıl öldü, yok böyle bir şey" diye ayağa kalktılar. Lan vampir diye bir şey yok zaten, sen neyin peşindesin be adam:)))bu bir hikaye, düş, bu kadar. Adamın amacı sana tarih anlatmak değil, filmin alt metninde gizli saklı bir mesaj yok la:)

Demem o ki sevgili dostum. Her şeyi sınıflandırma. İnsan aklından ve duygularından yayılan şeyleri ise hiç sınıflandırma, altından kalkamaz komik duruma düşersin. Biri toplumsal bir hizmet yapmak ister ve sanatını buna aracı yapar. Bir diğeri duygu ve düşünce dünyasındaki çalkantıları fırtınalı bir okyanus resmederek yapar. Bunlar birbirinden daha güzel ve iyi değildir. Biri daha nitelikli öbürü daha basit değildir. "Her şey biziz; Biz her şeyiz" derim ben. Bırak üretim artsın, herkes eteklerindeki taşı döksün. Yapabilersen hepsini oku, hepsini gez, hepsini izle. O bakış açısı seni mutlu ettiyse ne ala...Biz insanız ve insan sınırsızlığında yakalar çeşitliliği. Ve Çeşitlilik iyidir, iyi olan da doğrudur.

Biraz uzun oldu farkındayım. Son cümleyi görecek kadar okuduysan alnından da öpüyorum. Kendinize bol miktarda iyi bakın.

EDİTÖR NOTU: (1)Pragmatizm=Faydacılık































Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sanal boykotçular

Sayısalcı VS Sözelci

AHLAK BEKÇİSİ