Sinema mucizevi bir düştür.


Youtube Kanalımı da incelemeyi unutmayın

Üniversitedeki antropoloji hocam sinemayı düş olarak tanımlamıştı.
Binlerce yıl sonrası, öncesi; henüz icat edilmemiş aletler, insan algılarının kavramakta zorlanacağı hikayeler, görüntüler, göndermeler, metaforlar ve çok daha fazlası... Kurgusal bu sunum gerçek üstü bir hayal gücü kapasitesi gerektirmiyor mu sizce de.  Her sanat dalı insanı anlatır ve tüm bu anlatı bir insan elinden çıkar. Kafalardaki hikayeler öykücünün yeteneğinden yaşama dökülür.  Heykel olmuş, resim olmuş, ya da kumdan kaleler olmuş, zaman gelmiş yedinci sanat olmuş fark etmez, insan denen sırrın farklı yüzlerinin farklı tuvallerde dışa vurumudur sanat. Peki, sinemayı diğer sanat dallarından ayıran canlandırabilme yeteneği mi, salonlarda ortak bir duygu seli yaşatması mı yoksa kolayca evlerimizde dahi erişebilir olmamız mı?

İnsan aklı, ruhu tam anlamıyla bir gizem. Anlık olarak değişebilen dönüşebilen ve çatışan bir koca sır. Bu sırrı sinema kadar aşikar eyleyen, tam anlamıyla karşıya yani seyirciye geçiren bir anlatı belki de hiç olmamıştır. Farklı türdeki kurgularla hedef kitlesini de ayrıştıran  daha ve daha gerçekçi, daha ve daha masalsı canlandırabilen bir sanat sinema. Düştür sinema. Asla yaşayamayacağımız evrenleri, mekanları, hayatları bize sunan, kendi küçük, sıkışık, yalnız evrenlerimizi yıldızlarla süsleyen...

En derinlerdeki korkularımızla, arzularımızla yüzleşir, en komik anlarımızı dışarıdan görürüz, güleriz. Bizi bizden bir kaç saat de olsa kaçırıp dolaştıran, mucizeler dünyasında tura çıkaran, eşşiz müziklerin büyüsüyle sarmalayan imkansızın olmadığı bir yoldur sinema.

Farklı sapaklara savrulduğumuz belirsiz yolculuğumuzu çekilir kılan çok keyifli düşsel bir patikadır sinema denen.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sanal boykotçular

Sayısalcı VS Sözelci

AHLAK BEKÇİSİ