GERÇEKÇİ OL GERÇEĞİNLE YÜZLEŞ


     










 Hayat değişir; insan daha sık değişir. Ne olduğunu bile kavrayamadan değişmeye devam eder. İki çay bir fincan kahve arasında ise karakterine eklemeler yapar. Sarsılmaz bir yapı inşa eder ki biz ona kişilik diyoruz. (hadi hariçten dayanak sallamış olmayayım) ben, diyorum.  Peki o zaman us’umuzu uslandırmaktan öte bir çalkalayalım ve soralım “nedir bu gerçek diye”

Korkmayın dostlar felsefeye giriş dersi 1 değil!!! Kimine göre ilkokul 1, kimine göre lisans üstü bir yanılgı sorusu bu.
 Elle tutulan, gözle görülen, akılla kavranan mıdır gerçek denen; yoksa kendimizi inandırdığımız palavralar mı?
Doğruluğunu asla teyit edemeyeceğimiz inançlarımız mı yoksa güvendiğimiz bir kişinin dudaklarından dökülen iki satır mı?
Subjektif bir sanrı mı yoksa nesnel bir çaresizlik hali midir bu gerçek?

İnsan türünün en başarılı olduğu işlerden biri olması gereken muhakeme yeteneğimiz körelir ve doğruluğu teyit edilmesi mümkün olmayan palavralarımızla(1) (inançlarımızla) çelişirse ne olur?
Çelişki halinde benim modern olarak adlandırdığım tarafsız, kendi gerçeğine nesnel şekilde hakim, değişime açık ve akıl yürütme becerisi olan o aydın dimağda muhakeme yeteneği baskın gelir. Yaslandığı ve sürekli kendini besleyen kısır döngüyü sorgular, gerekirse o yanlış paketleyip çevresine servis ettiği inançları  (palavraları) atar veya değiştir. Peki antimodernist olup bunun farkında olmayan arkadaş ne yapar…
Çok da derinlere dalma muhterem okuyucu. Ben söyleyeyim. Hiçbir şey yapmaz. Doğruyu görür, kendi gerçekliği ile çeliştiğini fark ettiğinde o köklü ve çaresizce sığınıp bağlandığı doğrularına sıkı sıkıya yapışır ve korkar. Düşünce konforunun bozulmasından, haksız çıkmaktan korkan kişi kendini sorgulamak yerine "yeni olanı" kendi gerçeğine uyumlayarak. gerekirse değiştirerek kendine uygun hale getirir… Yani palavralarına bir yenisini ekler. 
 Gerçeği ile yüzleşip “kendisi hakkında bildikleri” hanesine bir eksi atıp varlığına bir artı ekleyeceğine; kendisini kandırdığı yalanlarıyla kendisini kandırmaya devam eder. Hatta ve hatta bu yazıyı okurken bile sorgulamak ve yüzleşmek yerine açık arayarak inandıklarına inanmaya devam etme eğiliminde olabilir.

"Gerçekçi ol imkansızı isteme" ey okuyucu gerçekçi ol ve kendi gerçeğinle yüzleş! Gelişkinliğin ve gerçekçiliğin anahtarı yüzleşiklerine bazen nokta koymak bazen de akıllı bir  virgül atmaktır. Kabullenmek ve dönüşmektir ki bu imkansız da değildir. Hiçbir şey değildir. Gerçek denen muhterem, bizim sevgi ve samimiyet dolu kalbimizle önce kendimize sonra da güvendiğimiz ya da sevdiğimiz insanlara inanmak ve kabullenmektir. Sadece olgunlaşmamış insanlar kendini ispatlama arzusu taşır. Kamil olan bu ispatı kendisiyle her gün kavga ederek yapmaktadır zaten.

İnanın bana var olan en ciddi ve en kararlı olması gereken yüzleşme, kişinin kendi varlığını doğru şekilde kabullenmesidir. Kabullenmek ve değişmek zordur ve yorucu bir yolculuktur ve fakat her insanın kaldıramayacağı bu yükü taşıyabilecek kadar güçlü insanlar var. Ben çoğunlukla günü birlik yaşamaya çalışsam da pek başarılı olamıyorum ama hayat serüvenini sürekli bir arayış ve gelişim çabası olarak gören, bilgi denen bir anlamda gerçeğin gerçeğini arayan o kutsal insanlar için eminim bu yorucu ve zor yolculuk; hem daha kolay hem de zengin geçecektir.
Kendini sorgulayan değişime açık, kapısı aralık, akılcı insanlar olma yolculuğumuzda umarım her birimizin yanında inandığımız, bizi seven samimi dostlar, sevgililer, eşler bulma umuduyla beni özleyin. Aman ha kendinizi özlemeyin hele ki kocca bir palavracı iseniz!

 Editör notu: (1)Palavra: Kastım, kendimizi inandırdığımız ve sıkı sıkıya sarıldığımız inançlarımızdır. Kendisine karşı gerçekçi olmayan kişi, bana göre kendisine palavra sıkandır ey okur!!!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sanal boykotçular

Sayısalcı VS Sözelci

AHLAK BEKÇİSİ